Günümüzde tüm dünyada uzun ve sağlıklı yaşama isteği çığ gibi büyüyor, doğaya ve doğal ürünlere olan ilgi katlanarak artıyor. Buna karşılık, tam bir doğal besin ve şifa kaynağı olan arı ürünlerinin uzun ve sağlıklı bir yaşam için bizlere sunduğu fırsatların halen çok küçük bir bölümünün farkındayız.
Arı ürünleri, çocuklardan yaşlılara kadar herkese sayısız fayda sağlayan çok değerli bir gıda ve aynı zamanda eşsiz bir doğal şifa kaynağıdır. Yaşam kalitesini yükselten, vücuda doğal koruma, enerji ve performans sağlayan bu ürünler, gençlik (anti-aging) ve sağlıklı yaşam iksiridir. Arı ürünleri aynı zamanda yüksek bir antioksidan kaynağı olup doğal antibiyotik özelliğine sahiptir (Nakajima ve ark., 2009).
Arı ürünleri besin yönünden olağanüstü bir zenginliğe sahip olup, 500’den fazla hastalığa karşı etkin bir şekilde sağlığımızı koruyabilen sayısız biyoaktif bileşik içerir. Örneğin, balın bileşiminde proteinler, karotenoidler, organik asitler, amino asitler, mineraller, vitaminler, enzimler ile fenolik asitler ve flavonoidleri içeren yaklaşık 180 biyoaktif madde bulunmaktadır.
Diğer önemli bir arı ürünü olan propolis, içeriğinde reçine, mum, esansiyel yağlar, polen ve diğer organik bileşiklerin (fenolik bileşikler, esterler, flavonoidler, terpenler, aromatik aldehitler vb.) bulunduğu en az 300 biyolojik bileşikten oluşmaktadır.
Arı sütünün bileşiminde ise proteinler, karbonhidratlar, lipitler, mineraller, vitaminler, amino asitler ile bağışıklığı düzenleyici ve antibakteriyel özellikli proteinler, yağ asitleri ve peptidlerin de bulunduğu çok sayıda biyolojik aktif madde yer almaktadır (Doğaroğlu, 2018).
Nitekim, arıcılık faaliyetlerinden elde edilen bal, perga, polen, arı sütü, propolis, arı zehiri ve balmumu gibi arı ürünleri, halk arasında binlerce yıldır birçok hastalığa karşı tedavi amacıyla kullanılan doğanın eşsiz mucizelerindendir (Atayoğlu, 2018).
Arıcılık ve arı ürünlerinin insan sağlığındaki kullanımına dair ilk bilgiler oldukça eski olup, antik çağlara kadar uzanmaktadır. Yapılan kazılarda elde edilen fosiller ve mağaralarda rastlanan kabartma resimler, arıcılığın binlerce yıllık bir geçmişe sahip olduğuna delil sayılmaktadır.